Ötekinin Varlığına Dâir

   Lou Andreas Salome’nin Ruth kitabını bitirdim geçenlerde. Kitabın bende uyandırdığı duygular çok çeşitliydi. Ama bu yazıda kitaptan daha çok Ruth’un ötekinin varlığına duyulan ihtiyaç bakımından insanları analiz ettiği kısmı alıntılamak istiyorum.

“Güçlü ve güzel kalmak için bir başkasını gereksinmeyen, ona inanan, bekleyen ve çağrıda bulunan hiç kimse olmasa da gücünü koruyan biri var mıydı? Evet, belki. Kendi kendilerini izleyen, kendi kendilerini yansılayan yansıtmacı insanlar için geçerliydi bu belki. Ya da kendi heyecanlarının içinde yüzmeyi ve bundan haz almayı bilen duygusal insanlar için, onlar da kendi kendilerinin izleyicisiydiler. Ne var ki bu, kendi içlerinde bölünmez bir bütün olan ve dolayısıyla eyleme geçerek, başkalarını etkileyerek ve onların bakışındaki yansısında kendini tanıyarak varlıklarını güçlendiremezlerse kendi içlerinde çaresiz kalan insanlar için geçerli değildi.” 

Son satırları okurken kendime bir ayna tutmuşum gibi hissettim. Varlığımı en çok eylem esnasında, ötekinin hayatına tesir ederken, ötekinde kendimi izlerken hissediyorum.Sanırım ben de güçlü ve güzel kalmak için bir başkasına ihtiyaç duymayan bir insan olmak isterdim. Bu son derece konforlu olurdu. Ama ilişki kurmak en nihayetinde ihtiyaçlı olduğunu kabul etmekle başlayan bir süreç değil mi? Ötekine ihtiyaç duymayan bir insanın ötekiyle gerçek,sahici bir ilişki kurması bana imkansız görünüyor. Sanırım buradaki kilit nokta ötekinin bizi var eden değil de varlığımızı zenginleştiren bir konumda olması. Varlığının gücünü kendi iç dünyasından alan, kendi içinde geniş bir çiçek bahçesi yeşerten ve ara sıra bu bahçenin kapılarını ötekine açan, bazen de kendi bahçesinden çıkma cesareti gösterebilen bir insan olmak ne kadar muazzam olurdu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalbin Anlamı Üzerine Mülahazalar

Yaşama Berrak Bir Bakış

Kalbi İçin Emek Harcamak