Kayıtlar

Temmuz, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bekleyişe Dâir

  Şule Gürbüz’ün Kıyamet Emeklisi’nde şeyhinin Aziz’e verdiği bir nasihat var. Bekleyiş üzerine okuduğum en güzel satırlar olabilir. “Bana bak Aziz, bir şeyi illa hemen anlamak, hemen de yapmak zorunda değilsin. Bir söz, bir öğüt, bir işaret bütün bir ömür içindir, hatta belki senin otuz sene sonran için, o vakit kullanacağın bir süstür.Her şeyi takıp takıştırmayı, her duyduğunla hemen süslenmeyi seviyorsun. Bir on beş sene kadar dur, on beş sene bir dakikadan kısadır. Geldiğinde, gerçekten beklemişsen taptazesindir. İnsan bekleyemezken yaşlanır, fıkırdar ve kokuşur. Bekleyen tazelenir, bir buhur kokusu, başında filizi olur. Onu beklerken budalalıklar yapmamışsan, o olmadığını bildiğin halde boş duramadığın için kirlenmemişsen yağ gibi kayarak üstüne cuk oturur. Dünyadaki en güzel koku sabırla bekleyenin kokusudur.”  

Varlığın Kıpırdanışına Dâir

    Zihnimdeki gürültünün yerini derin bir sessizliğe bıraktığı bazı mekânlar var. Yahya Efendi’nin arka tarafındaki banklar da onlardan biri. Dün sadece oturmak ve sessizce kalmak için oradaydım; biraz da okumak istedim. Yanımda Şimdi’nin Gücü vardı. Sayfaları çevirdikçe, sanki kendi içimde yeni bir keşfe çıkıyor gibiyim. Anda kalma temrinleri yapıyorum kendimce. Fakat zihnim, dünkü konuşmamıza dönüp dönüp oraya takılıyor. Belki de bu satırları yazmam, geçmişin izini kapatmamın bir yoludur. Çünkü anda kalmanın lezzeti beni büyüledi. “Allah’ın senin hakkındaki zannını, affını ve merhametini merak ediyorsan, bunu anlamak aslında çok kolay,” demişti. “Bir ayna düşün; karşısında da ben varım. Aynadaki suret elini cebine soktuğunda, gerçekte bu hareketi yapan kimdir? Benim aslımdır, öyle değil mi? Allah’ın ruhumuza kendi ruhundan üflediğini ve her bir ismi şerifin bizde tecelli ettiğini biliyoruz. Kaynak, aynanın karşısındaki Cenab-ı Hak’tır; yansıma ise bizdeki tezahürlerdir. E...